23 Mayıs 2007 Çarşamba




***************************************








Tarih: 27 Nisan 2007
Yer: Genel Kurmay Başkanlığı

Konu: Cumhurbaşkanlığı Seçimi
Bildiri:Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün, “Ne Mutlu Türk’üm Diyene !” anlayışına karşı çıkan herkes, Türkiye Cumhuriyetinin düşmanıdır. Ve öyle kalacaktır. Türk Silahlı Kuvvetleri, bu konudaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir.”
Tarih: 19 Aralık 1992
Yer: Türkiye Gönüllü Kültür Teşekkülleri Toplantısı
Konu: Türkiye’nin milli bütünlüğü ve güvenliği
Konuşmacı: Refah Partisi Kayseri milletvekili Abdullah Gül:” Ne mutlu Türk’üm diyene lafını tutup heryere yaza yaza Türkiye aslında ilkel bir hale dönmüştür.” 02.05.2007 Yeniçağ Gazetesi

.....

BEHİÇ KILIÇ
SİZ Çankaya’ya çıkamadı iseniz bunun sebebi bu işi bilmediğiniz ve beceremediğiniz içinder ve bu sonuç ayaklarınızın yerden kesildiğinin en büyük göstergesidir!.. Hiç öyle “Vah benim demokrasim” göz yaşları ile vaziyeti kurtarmaya çalışmayınız beyim!...
Sadece yakın plan müritleriniz buna inanmış gibi yapar!..
Aha işte hesap ortada!..
Siyasi gücünüzü, Erkan Mumcu, daha yeni şöyle özetlemişti...
Hala mağduriyet edebiyatı yapıyorlar. Neyin mağduriyeti? Bize zenci muamelesi yapılıyor. Söylemeye çalıştıkları şey bu. Türkiye’nin neredeyse bütün ilçe belediyeleri AKP’nin elinde mi? Evet. En azından yüzde 80’i AKP’nin elinde, belde belediyelerinin yüzde 70’i AKP’nin elinde. İl belediyelerinin yüzde 95’i AKP’nin elinde, Büyükşehir belediyelerinin yüzde 99’u AKP’nin elinde, Meclis’in yüzde 65’i AKP’nin elinde. Başbakan AKP’den, Meclis Başkanı AKP’den, Hükümet AKP’den, on binlerce bürokrat atamışlar hepsi kendi siyasi düşüncelerinden. Hala Türkiye bütün bunları vermiş dört buçuk senedir de verdikleri ‘işe yarasın’ diye bekliyor. Hala bir mağdur edebiyatı. Neyi versin bu memleket daha size?”
*
BÖYLESİNE büyük bir güce sahip olan siyasi lider, TBMM’deki yüzde 65 üstünlüğüne rağmen, son derece de kolay olmasına rağmen cumuhurbaşkanını seçtirememişse...
Kendi ağzı ile sıkı sık “Erken seçim olmayacak, erken seçim istemek vatana ihanettir” demeçleri verip, ardından telaş içerisinde, tarihi tartışmalı bir seçim kararında çıkış yolu aramaya dalarsa...
Kendisi “sıcaklığının casibesinden ötürü” yapamasa bile, buna oy verenlerin “yeterliliğini” sorgulamaları şarttır...
Tayyip, kendi çıkamasa bile adayını Köşk’e çıkaramamasını, Meclis’teki iki siyasi lideri Ağar ve Mumcu’yu yok saymasındaki tutumunda aramalıdır.
DYP Lideri Ağar’ın, “Başbakan bütün zamanlarda kibirli duruşuyla gezdi durdu...” demesi bir ip ucudur... Şöyle yazmıştık; “Dört küsur senedir Erdoğan memlekete şu mesajı vermiş; ‘Beraber yürüdük bu yollarda, şu karşıdaki koca dağları ben yarattım, yanındaki bitişik dağlar da Abdullah’ın eseridir!..”
*
SONUÇTAKİ beceriksizliği tabana ‘izah’ için sarıldıkları da türbandır biliyorsunuz!.. “Türbanı Çankaya’da istemediler!.. Bu yüzden seçimlerde bize daha da güç verin!..”
Sanki bilgisayar oyunundalar!.. Oyun bittimi sıfırdan yeniden başlayıver!.. Bas milletin düğmesine hadi yeniden!..
Türban işini geçiniz!..
Neden CHP Lideri’nin onayladığı Abdüllatif Şener’in adını hiç telaffuz etmediler?.. Neden Şener dışlanmış gibidir?..
Mehmet Ağar şöyle anlatıyor durumlarını: “Sadece darbe olduğunda, düşündüğünde demokrasiyi hatırlaması AKP’nin de huyu haline gelmiştir. Cumhurbaşkanlığı seçimi bir siyasi meseledir. Her şeyden önce bu tespiti yapmak gerekir, mesele bir siyasi meseledir, meseleye bakış açımız şudur, eşinin başörtülü olması öne çıkarılarak Sayın Gül’ün Cumhurbaşkanı olması için gayret gösterenler 4.5 yıl boyunca bu gayretlerinin yarısını göstermiş olsalardı, bugün fukara çocukları başörtüleri ile eğitim görüyor olacaklardı.”
Tayyip ve ekibi, vatandaşın anası ile babası ile meydanları neden doldurduğunu görmek zorundadır... 07.05.2007 Tercüman

18 Mayıs 2007 Cuma








***